Birkaç saat sonra kapı açıldı ve içeri Derin’le birlikte kısa boylu tıknaz esmer bir adam girdi. Yüz ifadesi çok sert ve duruşu kabaydı.Tanımasına gerek yoktu.Görür görmez onda bir şeyler olduğunu hissetmişti ve bu ona yeterdi. Derin yanına yaklaşırken tıknaz adam kapının girişinde kaldı. Bakışlarını ona dikmiş hiç kaçırmadan bakıyordu.
Lise zamanlarında elime ilk kitabımı alıp okuduğum da bir şey fark ettim.İnsanların ( yazarların ) beni bu dünyadan koparıp tamamen farklı bir dünyaya götürmesini farklı kapılar açmasını ve farklı düşünmemi sağlamasını sevdiğimi.Daha sonra bunun ne kadar güzel ve ne kadar etkileyici bir yetenek olduğunu kabul edip ben de onlar gibi olmak istedim.İnsanlara ulaşabilmek onlar için hayal gücümden kocaman bir dünya yaratabilmek…
Çok mu şey istiyorum?
Yanımda olacak, bana destek olacak, benden daha güçlü durabilecek birini istiyorum. Her kadın bunu isterken bulmak bu kadar zor olmamalıydı bence. Destek olmayacaksa da en azından yük de olmasın kardeşim. Dert üstüne dert bindirmenin ne gereği var. Zor günlerinde seni mutlu edemediği için üzülüp senden teselli bulmaya çalışan birini düşünsene. Güvenini kaybetmek için büyük çabalar sarf etmişken güvenini kazanmak için kurduğu tek plan hareketsiz kalıp güvenini kaybedecek işler yapmamak… Bir de ben ne yaptım da güvenmiyorsun, diye soracak kadar hadsiz. Halbuki affetmen için yalvarmıştı defalarca. Suçlu olmadığını düşünseydi, ortada bir hata olduğunu düşünseydi dil döker, özür diler miydi hiç? Her ayrılıktan sonra sensiz olmaz tarzı mesajlarla doldurur telefonunu. Neden istemediğini anlatırken sen iş kavgaya dönüşür ve en son kendi kendini aşağılarken bulursun onu: Tabi biz kimiz ki bizi beğeneceksiniz! Siz kimsiniz? Biz kimiz? Çok sevdiğini söylediğinden sanırım çok saçmalamaya hakkı var sanır. Bir trip atar öleydim…
View original post 193 kelime daha